Vizyon tarihi:20 Kasım 2015
(1s 47dk)
Yönetmen: Nanni Moretti
Imbd Puanı: 7.1
Tür: Dram, Komedi
Ülke: İtalya, Fransa
Bu filmde aslında sosyal görünen ancak bir o kadar da içe kapanık, hatta kimine göre üstten bakan kendini beğenmiş bir kadın olan Margherita'nın yaşamı ve yaşadığı zorluklar anlatılmaktadır. Annesinin ileri derecedeki hastalığı ile başa çıkıs- çıkamayışları filmin temel konusudur. Margherita'nın kızı Livia da, önemli bir yere sahip. Annesi ve kızı arasındaki Margherita, bir yandan da zor ve çetrefilli bir film çekmeye çalışıyor. Hayat denilen savaş alanında, işiyle, çevresindekilerle ve kendisiyle mücadele eden bir kadının gözünden, bir annenin ölümünü anlatmaktadır. Belki duyduğu pişmanlıkların, belki kendini ifade etme gereksiniminin, son olarak da annesini sonsuza dek yaşatma arzusunun ortaya çıkardığı bir eser oluşturmak istiyor.
Hayatın yükünü sırtlayıp, çalkantılı duygularla baş etmeye çalışan, bazen kendisini iyice yetersiz görmesine rağmen inatla devam eden, etrafına ördüğü huzursuzluk duvarını bir türlü aşamayan Margherita, bir çoğumuzun karşılığı aslında: Annesinin giderek kötüye gittiği gerçeği, kızıyla ilişkisinin başarılı olamadığına dair kaygıları, ayrıldığı sevgilisiyle dost olarak bile paylaşımda bulunamaması... Tüm bunlar onu çok hassas hale getirmiştir. Bu hassasiyeti yönetmenlik sabrının sınırlarını zorlasa da, sette, güçlü iradesiyle başka biri olmaktadır... Yani işindeki güçlü duruşun tersi bir özel hayat süren milyonlarca insan gibi. Her insanın aslında kendi dünyasında bir fırtına vardır. Fakat bunu her zaman güçlü durmaya çalışarak gizleriz.
Annemiz, bedeninde can bulduğunuz en kutsal varlık. Onunla aramızdaki duygusal yoğunluk ve gizemli ilişki, yaşamımıza güç veren gücümüze güç katan, kaybı halinde 'çökmemize' neden olabilecek en önemli kişidir. Yaşımız, mesleğimiz, toplumsal statümüz, cinsiyetimiz, medeni ve diğer hallerimiz ne olursa olsun, annemizin ölümü, sonraki yıllarda içten içe kemirir içinizi... Annemizle geçirdiğimiz anılar tüm canlılığıyla aklımıza, kalbimize yer eder ve pişmanlıklarımızdan ötürü kahroluruz. Onun ölüme doğru yürüdüğü gerçeği dank ettiğimizde kafamıza, bu gerçeği kabullenmeyi reddedip kendimizi kandırmaya çalışırız.Hayatın yükü omuzlarımızdayken, her gün bir yığın sorunla baş etmeyi öğrensek de,bugüne kadar annemizin ölümünü kabullenmeyi kimse öğretmemiştir bize. Bu ölüm, hayatımızın en önemli safhasıdır. Bundan sonra hayata karşı hep karamsar ve üzgün durabiliriz veya tam tersi annemizin bize öğrettiği, anlattığı ve yapmamızı istediği şeyleri yapmaya devam ederiz. Sanki hiç aramızdan gitmemiş gibi...
Hep çocuğuz aslında; annemizin büyümeyen çocuğu.Annemiz hayattayken onun değerini anlamalı ve onu kırmamak için elimizden geleni yapmalıyız.