18 Nisan 2016 Pazartesi

SESSİZLİĞİN BAKIŞI - THE LOOK OF SİLENCE


 Bu belgesel 1960'larda Endonezya'da "komünistler" adı altında yüz binlerce insanın nasıl vahşice öldürüldüklerini anlatmaktadır. Bu insanların öldürülmesine yardımcı olan ve hatta bizzat kendileri tarafından öldürülen, masum insanlar hakkında hiçbir şey bilmeyişleri sadece "bana verilen görevleri yerine getirdim" diyerek kendileri ile gurur duymaları artık insanlığın öldüğünü göstermektedir. İktidarda olan katiller tarafından bir propoganda oluşturularak bu masum insanların komünist olduğu herkese inandırılmış ve algı yönetimi sağlanmıştır.
  Dini kullanarak oradaki halkı dolduruşa getirmişler. İnsanları bıçaklayarak, kafalarını keserek, uzuvlarını keserek öldürdüklerini bütün bunlar yetmiyormuş gibi insanların kanlarını içip hayvanlaşarak hayatlarına devam ettikleri anlatılmaktadır.
    Dil, din, ırk ayrımı yapılmadığı ve düşünce özgürlüğü sağlanmadığı sürece dökülen kanlar akmaya devam edecektir. Dünya bu zihniyetteki insanlar yüzünden yaşanmaz hale gelmiştir.
     Sessizliğin Bakışı artık devam etmesin... 

17 Nisan 2016 Pazar

THE LADY IN THE VAN




   Filmi ilk açtığımda ne anlattığını ya da nasıl bir konu hakkında ilerleyeceğini tam kestiremedim. Fakat sahneler ilerledikçe daha da hoşuma gitti, bazı sahnelerinde gülerken bazı sahnelerinde ise üzüldüm. Geçmiş yaşantısının her noktasında müzik, yapan bir kadın dini zorlamalar yüzünden müzikten uzaklaştırılmış. Başarılı olmasına rağmen karşı çıkamamış. Arabalara karşı ilgisi olduğu için bir karavan alıp içinde yaşamaya başlamış. Kendi istekleri doğrultusunda canı nereye isterse orada karavanını park ederek hayatını devam ettirmiş. Karavanını park ettiği bir yerde hızlıca motosikletli bir genç, arabaya çarpmış ve yaşamını yitirmiş. Yaşlı kadın gencin öldüğünü görünce, kendini suçlu hissetmiş ve başka yerlere gidip hayatını kaçak olarak sürdürmüş.

  Bir yazarın evinin önünde arabasını park edip,orada yaşamaya karar vermiş. Yazar ise bu durumdan hem şikayetçi hem de memnun gibi aslında tek sorunu yaşlı kadının pis olmasıdır. Ama herşeye rağmen yazar ona müdahale etmemiş aksine başına kötü bir şey gelmesin diye kadını korumaya başlamıştır. Yaşlı kadının hayatının değişik ve ilgi çekici olacağını düşünmektedir. Kadın, bütün yaşadığı zorluklara rağmen her zaman mutlu olmasını, ayakta kalmasını ve en önemlisi yaşamını daha güzel geçirmek için elinden gelen her şeyi yapmasını bilmiş. En önemli olan vurgu ise kadının içindeki müzik sevgisinin ve yaşama tutkusunun bitmemesidir Onun yerinde başka biri olsaydı hemen pes eder ve hayatını bir yaşlı bakım evinde geçirirdi. Yazar, yaşlı kadının hayatını kaleme alıp kitap haline getirmiş. Onun yaşamından ve söylediklerinden kendine ders edinmiştir.